Bursa’da su kesintileri başladı. Bununla birlikte bir telaş hepimizi sardı. Çınarcık Barajı’ndan bypass edilen su da soruna susuzluğumuza çare olamadı. Çocukluğumda da su kesintilerini anımsarım. Bugünden farkı kesintilerin susuzluktan değil, aşırı yoğun iç göçle kalabalıklaşan Bursa’da için içme suyu şebekesinin yetersiz kalmasıydı. Velhasıl sudan ibaret olan Bursa’dan, suyu çıkarırsak geriye ne kalır? Yaşı 30 ve altı olanlar susuzluğu hiç yaşamadı. Bugün tanık olduğumuz insan kaynaklı iklim krizi ve onun yarattığı su stresini aşacağımıza yönelik umutlar da tükendi. Aşmak şöyle dursun, yakın geçmişi yakalamak bile bizi sevindirecek.
Durumu biraz da tersine çevirelim. Yıllardır göç alan Bursa, geçmişteki hatalar yapılmasaydı da yalnızca bir tarım kenti olsaydı, nasıl olurdu? Bursa’da sanayi olmasaydı, ABD’nin Kansas kentinde olduğu gibi yüzlerce kilometrekare genişliğinde ovalar yalnızca tarım amacıyla kullanılsaydı, Bursa Bilecik gibi küçük bir kent olarak kalacaktı. İş umuduyla Bursa’ya göçenler köylerinde kalacak, yüzyıllardır içtikleri suyu kullanmayı sürdüreceklerdi. Bursa ovası şimdiki gibi sanayi ve konut işgaline uğramayacak, bugün betonlar altındaki geniş ova toprağı tarım için kullanılır, olacaktı.
Böyle güzel bir hayalden günümüze gelirsek ne olduğunu biraz daha derine inerek görmeye çalışalım. Bursa’da 18 OSB ve bunların dışında onlarca sanayi bölgesi bulunuyor. 2018’de çıkartılan İmar Affı, Bursa’da tahminlerin çok ötesinde sanayi ve ticari tesislerle işgaline neden oldu. Bu işgal yeni bir imar affı beklentiyle yapıldı. Belediyeler bu işgale göz yumdu ve hatta yol, su ve altyapı götürerek işgal edenleri ödüllendirdi. Sonunda elimizde havası, suyu kirli, ovası işgal edilerek gelecek kuşaklara ihanet edilmiş bir Bursa kaldı.
Tüm bunların ötesinde yeniden suya dönersek, Bursa’da kurulu çok sayıda boyahane ve daha pek çok sektörde üretim yapan fabrika ve tesislerde resmi izinli en az bir adet yer altı su kuyusu bulunuyor. Bu yasal kuyunun yanında kaç adet kaçak su kuyusu var, kimse bilmiyor. Başka bir deyişle, fabrika ve tesislerde bir yasal su kuyusuna karşılık gizlenmiş, kaçak en az birkaç yer altı su kuyusu bulunduğunu Bursa’yı yönetenlerle birlikte sağır sultan bile duydu.
Oysaki Bursa’da fabrika ve tesislerin kaçak yer altı suyu kullandığının en büyük kanıtı, Nilüfer Çayı’dır. Kendini besleyen derelere Uludağ’dan yılın 10 ayı bir damla sızıntı suyu bile gelmezken, nasıl oluyor da Nilüfer Çayı kendi yatağını tümüyle dolduracak kadar bol miktarda kirletilmiş su olarak akıyor. Bilindiği kadarıyla Kestel’den Uluabat Gölü’ne kadar olan bölgede Demirtaş Barajı ve birkaç sulama barajı dışında hiç bir sanayi tesisine su verilmiyor. Bunun dışında hemen her fabrika ya da tesisin en az bir resmi izinli su kuyusu var. Sanayiye verilen yasal izinli suyun tümünü toplasak bile Nilüfer Çayı’nın bırakın yatağını doldurmayı cılız bir günlük su akışı olması gerekiyor. Ancak gelin görün ki bu basit karşılaştırmayı bile başta DSİ Devlet Su İşleri olmak üzere Bursa’yı yöneten kimse yapmıyor.
Peki, içme suyundan bahsederken yer altı suyu konusuna neden girdik? Yeraltı suyu doğanın imbiğinden geçmiş en son çarede başvurulacak su varlığı olarak bilinir. En son çare, işte tam sırası, barajlarımızda su kalmadı, ancak yer altı suyumuz hortumlanmış duruma. Dünyada ve Türkiye’de pek çok yerleşim biriminde şebeke içme suyu yeraltı suyu ile karşılanır. Bursa’da 60 yıl önce yer altı suyu 3 – 5 metreden çıkarken, sanayi kaynaklı kaçak kullanım nedeniyle günümüzde 200 – 250 metrelere çekilmiş durumda. Yalnızca bu değil sorun. Bazı kendini bilmez sermayedar, arıtma tesisine göndererek ayrıca para ödemekten kaçındığı için kirlettiği suyu yer altına basarak, insanlığa ve diğer tüm canlılara ihanet ediyor. Böylelikle doğanın imbiğinden geçmiş, en temiz yer altı suyu sermaye tarafından hem kirletiliyor, hem de sanayinin aşırı kullanımla talan ediliyor.
Velhasıl anlatmak istediğim konu, sanayi suyu böylesine talan etmemiş olsaydı, bizim de suyumuz hiçbir zaman kesilmezdi. Barajlarımız kurusa bile yer altı suyu ile devam edebilirdik. Ha bu arada BUSKİ’nin çok sayıda yer altı su kuyusu var. Ancak bunlar sürekli büyüyen Bursa’ya yetecek miktarda değil. Hadi şöyle bir düş daha kuralım. DSİ görevini yerine getiriyor, kaçak yer altı suyu kullanan fabrikaları yeraltının röntgeni çeken özel aygıtlarla saptayıp, gerektiğinde fabrikayı kapatmaya varan cezalar kesiyor, böylelikle yer altı su düzeyi yükseliyor. BUSKİ’nin açacağı yeni kuyularla bizim de suyumuz hiçbir zaman kesilmeyecek duruma getiriyor. Ancak bu düşümü biraz sakınarak anlatıyorum. Bursa ovası böylesine talan edilip yeni kaçak tesisler, fabrikalar, sanayi bölgeleri açılırsa, artacak iç göçle birlikte su en büyük sorunumuz olmayı sürdürecektir.